Günümüzde artık teknoloji olabildiğince yüksek seviyelere çıkmış durumda ve gün geçtikçe de bu seviye artmaya devam ediyor. Teknolojinin gelişimi dünyaya göre ülkemizde bazen geriden, bazen aynı zamanda, bazen de ileri sevilerde ilerlemekte.
Her şey iyi güzel de, bazı problemleri veya eksiklikleri sanki atlıyor gibiyiz. Geçenlerde bir televizyonda teknoloji ile ilgili bir programda, bir uzmanın bir yorumu bende gerçekten bazı şeyleri düşünmemiz gerektiği duygusunu uyandırdı. Uzmanın söylediği cümleyi size bire bir aktarıyorum, daha sonra üzerinde yorumumuzu yapalım.
“Eskiden büyükler küçüklere öğretirdi, şimdi ise küçükler büyüklerine öğretiyor”
Baktığımız zaman bu cümlenin ne kadar da doğru bir cümle olduğunu görebiliyoruz. Çünkü bilinen dünya tarihinden yakın zamana kadar dünyada değişmeyen bir bilgi döngüsü vardı. Fakat bu bilgi döngüsü uzmanın da dediği gibi son yüzyıldır hızlı bir şekilde değişim geçirerek tersine dönmüş durumda. Geçmişte büyükler hemen hemen her konuda küçüklerden daha fazla bilgiye sahip olur ve küçükleriyle bu bilgileri paylaşırdı. Böylece bilgiler nesilden nesile aktarılır ve bilgiler sağlam bir şekilde gelecek nesillere aktarılmış olurdu.
Fakat belirttiğim gibi teknolojinin gelişmesiyle dünya tarihinde ilk defa bu bilgi döngüsü tersine döndü ve artık büyükler küçüklerden bir şeyler öğrenmeye başladı. Babalarımız ve dedelerimiz çok hızlı bir şekilde gelişen teknolojiye ayak uyduramadıkları için maalesef bu konuda çok geride kaldılar. Bu durumda iş küçüklere düştü ve ellerinden geldiği kadar anlatmaya ve öğretmeye gayret ettiler. Bu kolay gibi gözükebilir ama aslında çok zor bir şeydir. Çünkü öğretmek veya anlatabilmek yüksek sabrı gerektirir. Teknolojinin gelişmesiyle birçok alanda yapılan işlemin zamanı çok ciddi anlamda kısaldı. Bu kısalma maalesef bizim neslimizden sabır duygusunu aldı götürdü.
Bundan sonrasında ne olacak diye düşünürsek; ortaya çok farklı bir durum çıkmıyor maalesef. Çünkü gelişen bu teknoloji gerek zihniyetiyle, gerekse de gerekçeleri dolayısıyla belirli bir yaş grubunun altına hitap etmektedir. (istisnalar elbette ki olmaktadır) Bu sebeple bundan sonra da hep böyle olmaya devam edecektir. Yeni çıkan ve gelişen teknoloji hep gençlerin elinde gelişecek ve gençlerin elinde olgunlaşacaktır. Büyükler ise ellerinden geldiği kadar anlamaya ve kullanabildiği kadar kullanmaya çalışacaktır.
Gençlerin ellerinde böyle ağır bir sorumluluk hissi olması ve üst neslin bu konudaki yetersizlik sıkıntıları kısacası hayatımızın teknoloji ile çevrelenmesi birçok yan etkiyi kısa zamanda, beraberinde ciddi tehlikelerle birlikte karşımıza çıkardı. Kimileri bu tehlikenin farkında, kimileri ise farkında değil. Ama bu problem gittikçe büyümeye devam etmekte. “Asosyallik”.
Bu duruma isterseniz birçoğumuzun hayatının içerisinde gerçekleşen konuşmalardan birkaçını örnek vererek başlayalım.
– Arsenal’in oynadığı futbol ile ilgili bir yorum yaptım valla müthiş oldu.
– Öylemi, o zaman ver de bizde okuyalım.
– Twetter’da oradan okuyabilirsin.
– Tatilde gittiğimiz yerler ile ilgili bir sürü fotoğraf çektim görmen lazım.
– Öylemi, getir de bakalım.
– Facebook’da oradan bakabilirsin.
– Dün yolda bir kaza oldu valla anı anına görüntüsünü kaydettim.
– Öylemi, ver bir bakayım.
– Youtube’da oradan seyredebilirsin.
– Son zamanlarda görüşemedik, bu akşam toplanalım.
– Valla çok iyi olur, nerede buluşalım?
– Messenger’da.
Bu örnekler durumun ciddiyetini bir nebze olsa da göstermekte. Tabi yukarıda verdiğimiz bu örnek konuşmalar yine internet üzerinden bir chat programı kullanılarak yapılmaktadır. İnsan insanın yüzünü görmeden bütün problemler çözme telaşında ve uğraşısındadır.
Peki, bu kötü mü? Hayır, kesinlikle kötü değil. Bu insanların hayatının kolaylaşmasında çok büyük bir imkândır. İnsanlar eskiden bir senede yaptığı işleri bu sayılan özellikler sayesinde bir haftada halledebilecek duruma gelmiştir. Bu sebeple kesinlikle kullanılması gerekmektedir. Bizim burada eleştirdiğimiz ve korktuğumuz nokta ise ayarını tutturamamak.
Eskiden hatırlarım ben demek bütün mahalle demekti. Pikniğe gidilecekse 7 – 8 komşu birlikte gidilirdi. Maç oynanacaksa bu mahalleyle, o mahalle arasında oynanırdı, FIFA’da veya PES’de değil. Komşuluk bağı çok kuvvetliydi ve devamlı iç içe olurdu komşular. Şimdiki gibi yirmi dairelik binada beş yıl oturup, beş tane aile tanımama durumu olmazdı. Kısacası herkes bir bütündü ve herkes bir başkası için elinden geleni yapardı. Şimdi bütün bu bahsedilen şeylerin büyük bir kısmı dijital ortamda yapılmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi elbette ki bunu yapacağız ama öbürünü de yapmamız gerekmektedir.
Bütün bunları yapamadığımız zaman “Asosyal” bir kişilik olarak ömrümüzü geçiririz. Arkadaşlarımız ve dostlarımız tamamen internetten ibaret olur.
Bizim dönemimize baktığımızda aslında biz bu konuda biraz daha şanslıyız. Çünkü biz iki dönemin de ortasında kalan bir dönemde yetiştik. Eskisini de, yenisini de kısmen biliyoruz. Bizden öncekilerin teknolojiye ve gelişmelere bu derece yabancı kalmalarının en büyük sebeplerinden bir tanesi de bu. Kabullenememe ve eski dönemdeki o hazzı yenilerde bulamama. Yeni nesil ise tamamen bu tehlikenin kucağında bulunmakta ve tehlike gittikçe büyümekte.
Daha önceki yazılarımızda da hep değindiğimiz gibi;
“elbette ki kullanacağız ama dozajını ayarlamamız gerekmektedir.”
Bilginin bütün kesimler tarafından paylaşıldığı ve “Asosyalliğin” olmadığı bir teknoloji dileğiyle.
Güzel günler dilerim.