İslamiyet ile yeniden doğuş ve Osmanlının bilinmeyenleri

Yorum yapılmamış Share:

Öyle bir devlet ve öyle bir millet ki; onlara methiyelerin en güzeli ve en şanlı olanı nasip oldu. Peygamber efendimizin sözleriyle müjdelendiler. Eshab-ı kiramdan sonra İslamiyet’e en çok hizmet edenler olarak yâd edildiler ve kıyamete kadar da Allahü teâlânın izniyle devam edecek.

Türk Milleti’ni, İslamiyet’in doğuşunu, Müslüman olmaları ve devamında meydana gelen cihanşümul devleti anlatan ve bu manada mutlaka okunması gereken iki kitaptan bahsedeceğim. Birisi İslam sancağının Türklerle buluşmasına, diğeri ise bu sancağı zirvelere çıkartan Türk devletinin bilinmeyenlerine ışık tutmakta.


Şüphesiz Türklerin İslamiyet’i seçmesi dünya tarihinin en mühim hadiselerinden birisidir. Çünkü savaşçı bir millet olan Türkler, İslamiyet ile birleştikten sonra tarihin en önemli aktörlerinden bir tanesi oldu.

İşte Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in yeni kitabı OTAĞ-I bir medeniyetin tarihini ve büyük doğuşu anlatıyor. İslam’ın doğuşundan muazzam büyümesine ve Türkler ile buluşmasına ve ilk Müslüman Türk devleti İdil Bulgarlığına kadar merak edilen nice hususları bu kitapta bulabilirsiniz.

İşte OTAĞ-I kitabının mukaddimesinden birkaç satır;

“… Tarihin en kadim uluslarından biri olan Türkler kurdukları imparatorluklar ile İslam öncesinde de siyasi bakımdan tarihine tesir etmekte idiler.

Ancak İslam’a girişleri ile birlikte sadece siyasi değil din, kültür ve medeniyet alanlarında da etkinliklerini arttırdılar. Dünyanın en görkemli devlet ve medeniyetlerini kurdular. Buna rağmen günümüzde en fazla zihinleri meşgul eden soru Türklerin İslam dairesine nasıl dâhil olduklarıdır.

İlk Müslüman Türk devletinin 920’lerde ortaya çıktığı bilindiğine göre Türklerin Müslüman Araplarla karşılaşması iki asrı aşmıştır. Bu iki asırda neler yaşandı? Türklerin İslam dinini kabullerinde neler etkili oldu? Birçok tarihî olaya mucizevi bir şekilde işaret eden Efendimiz onlar için neler söyledi?..”

Türklerin İslam ve dünya tarihindeki muazzam rollerine sıra geliyor. Arka arkaya kurulan ve haçlı ordularına dünyayı dar eden; mazlumun yanında ve zalimin karşısında olan Müslüman Türk devletleri, tarihin akışının değişmesine vesile oldu. Öyle ki bütün devletlerin kültürü, medeniyeti ve gücü tek bir devlette vücut buldu ve o devlet çağ açıp çağ kapattı. İşte Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci’nin Ama Hangi Osmanlı kitabı Osmanlı Devleti’nin bilinmeyenlerine ışık tutan bir eser.

Kaç tane Osmanlı var ki, içinden birisini seçelim? Tarih kitaplarında yazılanlar mı? Yoksa dedelerimizden babalarımızdan duyduklarımız mı? O adam hain mi yoksa kahraman mı? Neye göre, kime göre? Ömrü seferlerde geçmiş, at sırtından inmemiş, Kur’an-ı kerimi sekiz defa yazmış bir Kanuni mi? Yoksa harem dairesindeki sayısız entrikaların içinde boğulduğu, hıyanetlerle kendini kaybettiği söylenen bir Kanuni mi? Osmanlı’yı neredeyse yıktığı ve hain, zalim olduğu söylenen Timur mu? Yoksa İslamiyet’e hizmet etmiş muzaffer bir hükümdar olduğu söylenen Timur mu? Varlığını Osmanlılara borçlu bir İngiltere mi? Yoksa Türklerin geleceğini ipotek altına almış, içten pazarlıklı ve Osmanlı Devleti’ni yıkan bir Birleşik Krallık mı?

Bunlar da Ama Hangi Osmanlı kitabının mukaddimesinden;

“… ‘Ama hangi?’ suali muhataplarını şaşırtabilir. Cevabı ‘Elbette ki bir tane’ olmalıydı. Ama günümüzde tarihçisinden sıradan insanına kadar pek çok kimsenin kafası karışmış vaziyettedir. …

… Bizlere gösterilen, tanıtılan anlatılan Osmanlı şöyledir: Herkesin canı padişahın iki dudağı arasındadır. Padişahlar zalimdir. Keyfine düşkündür. Basit şahsiyetlerdir. Ulema yobazdır. Her terakkiye karşıdır. Matbaayı yasaklamış, rasathaneyi yıktırmıştır. Halk fakirdir. Memleket yokluk içindedir. İnsan hakları yoktur. Demokrasi bilinmez. İlim ve fenden kimsenin haberi yoktur. …

… Halbuki Yahudiler Avrupa’nın her köşesinden zulüm görüp kovulurken, Sultan II. Bayezid vatandaşlık vermiş; torunu Sultan Mecid, tıp fakültesinde okuyan bir tek Yahudi talebe için, kendi dinine uygun mutfak kurulmasını emretmiştir. Osmanlı donanması gayrimüslim neferlerin dini bayramlarında demir atardı. Şeyhülislam, gerektiğinde Yavuz Sultan Selim gibi sert padişahın icraatını hukuka aykırı bulup önleyebilirdi. Osmanlı Devleti yıkıldığında rejimi çok partili bir demokrasi idi…”

Her iki kitapta da maziye ufak bir ışık tutulmuş. Belli mi olur belki o ufak ışık, maharetli gençlerin ellerinde meşaleye, sonradan gelenlerin ellerinde ise Doğuyu, Batıyı İslamiyet sancağı altında birleştiren bir ateşe dönüşür. Ahmet Şimşirgil’in kitabı temelleri atarken, Ekrem Buğra Ekinci’nin kitabı ise binayı inşa etmektedir. Bu manada her iki kitap da büyük bir ehemmiyete haizdir.

Kitapları tavsiye etmeme gerek yok. Mukaddimeden alınmış kısımları okuduktan sonra mutlaka merakınızı da cezbetmiştir. “Bütünün kalitesi, peşrevinden belli olur” derler ya, bu iki kitap için de bu tabiri kullanmak gayet doğru olacaktır.

Gerçek tarihî dokümanlar, yazarken veya anlatılırken okuyucuyu yönlendiren değil; kararı okuyucuya bırakanlardır.

Buyurun peşrevi bizden, gerisi sizden…

Previous Article

Osmanlı üzerine çökmüş sinsi kurt; “Büyük Britanya”

Next Article

Geçmişten günümüze darbe kültürü ve “irticâ”nın gerçek sahibi

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.