Evet, ne teknolojiyle yaşanılıyor, ne de teknolojisiz. Her alanda teknoloji elimiz ayağımız oldu. Araba, bulaşık makinası, çamaşır makinası, fırın, buzdolabı, televizyon, telefon, internet, bilgisayar, cep bilgisayarı, tablet bilgisayar. Sadece hatırladıklarımızı söylesek bile uzun bir liste karşımıza çıkıyor.
Geçen yapılan 2011 genel seçimleri düşünün. Geçtiğimiz yıllarda seçim sonuçlarını tam olarak bir hafta sonra öğrenebiliyorduk. Şimdi ise aynı gün içerisinde, geceye bile ulaşmadan seçim sonuçlarını öğrenebiliyoruz. Teknoloji hayatımızın her anında bizimle beraber olmaya devam ediyor. Gün geçtikçe birlikte geçirdiğimiz süre de artmaya devam ediyor. Kim bilir belki ilerleyen zamanlarda birçok işlemi bile biz yapmayacağız. Bizim yerimize programlanmış robotlar yapacak.
Robot fikri kimi insanı ürküten, kimi insanı ise heyecanlandıran bir kavram olmaya devam ediyor. Düşünün eşiniz tatilde, sizde işten yorgun bir vaziyette eve geliyorsunuz. Çamaşırlar ve bulaşıklar yıkanmış. Evin temizliği en ince detayına kadar halledilmiş. Evde eksiklikler giderilmiş ve muntazam olarak yerine yerleştirilmiş. Mutfaktan mis gibi yemek kokuları geliyor. Yemeğinizi yiyorsunuz masa toplama derdi olmadan. Yanınızda dostunuzun eksikliğini unutturan bir arkadaş da cabası.
Yemek sonrası güzel bir yorgunluk kahvesi iyi gelir değil mi? Buyurun hemen önünüzdeki sehpada duruyor. Kahvenizi yudumlarken bakıyorsunuz, gün içerisinde gerçekleşen olaylar haber bülteni şeklinde hazırlanmış. İki gün sonraki toplantıya hazırlamanız gereken rapor taslağı hazır ve onayınızı bekliyor. Her şey tamam bir de şu en çok sevdiğim filmi seyrederken uyusam diyorsunuz. İşte karşınızda oynamaya başladı bile. Merak etmeyin siz filme başlayın birazdan yeni patlamış mısırınız ve çayınız geliyor. Filminizi seyrederken tatlı bir uykuya dalıyorsunuz, rahatlamış zihninizle.
Ben yazarken özendim bahsettiğim kahramanımıza. Sizlerin de ahh nerede böyle bir hayat dediğinizi duyar gibiyim. Bütün bu anlatılanları bugün bir hizmetçiye yaptırabilirsiniz. Ama hizmetçi yetmez yanında asistan olması lazım. Durun bir dakika bir de sadık bir yardımcı gerekiyor. Araya unutmadan bir de aşçıyı sıkıştıralım da yemeklerde problem olmasın. Koyu muhabbetin kaynağı dostu da unutmayalım. Evet, beş kişinin tam anlamıyla yapamayacağı işleri ileride belki bir tane robota yaptırabileceğiz.
Sadece filmlerde gördüğümüz robotlar
Robotlar şu ana kadar bizim için ancak filmlerde gözüken bir figür olmaktan öteye geçemedi. Yıllardır filmlerde robotun her türlüsü, sahne oyunlarıyla gözlerimizi boyadı. Robotlar üzerinden nice bilim kurgular, sahiplerine müthiş paralar kazandırdı. Fakat bir ironi olmaktan öteye geçemedi. 2011 yılındayız ama elimizde avucumuzda selamlaşabilen ve ufak tefek hareketleri yapabilen makineler var.
Robot kelimesinin nereden hayatımıza girdiğini açıkçası merak ettim. İnternette okuduğum yazılara göre, robot kelimesi Çek oyun yazarı Karel Capek’in 1920 yılında türettiği Robota kelimesiyle hayatımıza giriş yapmış. Çek dilinde işçi anlamına gelen Robota’nın İngilizceye tam çevirisi forced labor şeklindedir. Bu kelimeyi Türkçeye çevirdiğimiz de ise zorunlu çalışma anlamı çıkıyor. Robota kelimesi direk Türkçeye çevrildiğinde ise angarya iş anlamına gelmekteymiş. Bazı eski bilim kurgu filmlerinde tobor şeklinde kullanıldığı da olmuş. Günümüz dünyasında ise birçok dilde robot olarak yerini almış durumda.
Gördüğünüz gibi kelime anlamı, yukarıda anlattığımız iş çeşitlerinin türüne çok yakın. Yıllardır merakla beklediğimiz fakat bir türlü kavuşamadığımız robotlara angarya işleri yapmak düşüyor.
Diğer bir çeşit ise filmlere konu olan ve tüm insanlığın korkulu rüyası olan robotlar. Bu robotlar insanoğlunun elinden çektiğimiz yeter diyerek isyan bayrağını çekiyorlar ve dünyaya hâkim oluyorlar. İnsanoğlunun savaşma şansı tabi ki yok. Neticede onlar bizler gibi etten kemikten oluşmuyorlar. En ufak ayrıntısına kadar çelikten oluşuyorlar.
Bilim kurgu dünyasında bu çelişki hep yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam ediyor. Robotlar insan dostumu, yoksa zamanı geldiğinde insanoğluna isyan bayrağı açacak teneke yığınları mı? Açıkçası ben robotların olduğu çoğu filmde mutlu sonu bir türlü göremedim.
Benim bildiğim sadece Terminatör 2 filminden “Astalavista baby” ve “i’ll be back” repliklerinin sahibi, geleceği kurtarmak için uğraşan robotumuz var. Tabi bu ve diğer teneke yığını arkadaşları sıradan robot değiller. İnsanoğlunun kendi kendini çukura çeken “Yapay Zekâ” ürünü robotlar. Pardon, düşünebilen yani muhakeme yeteneği olan teneke yığınları desek daha doğru olur. Yoksa I ve 0’dan oluşan ve sadece kendisine verilen komutları yerine getiren bir makine bize isyan edip bizi yönetebilir mi?
Teknolojinin son soluk noktası “Yapay Zekâ”
“Yapa Zekâ” kavramı ise ilk defa 1956 yılında kullanıldı. Terimi ortaya atan John McCarthy, yapay zekâyı o zamanlar “Makineleri zeki yapan mühendislik ve bilim dalı” olarak tanımlamıştı. Günümüze gelindiğinde ise yapay zekâ konusu herkesi heyecanlandıran bir konu olmaya devam ediyor. Her alanda olduğu gibi bu alanda da işin meraklıları azımsanmayacak sayıda. Geriye kalan kesim ise yapay zekâ kavramını yapılan filmlerden öğrendi. Özellikle Artificial Intelligence: AI (Yapay Zeka), Bicentennial Man (Robot Adam) filmleri bu konuda başı çekmiştir.
Yapay zekânın ne olduğu ile ilgili her dönem farklı fikirler ortaya atıldı. Bazı kesim tamamen düşünme yeteneğine sahip olan yani bir zekâya sahip olan bir makinadan bahsettiler. Zekâ gibi çok önemli bir olguya sahip olması sebebiyle yüksek muhakeme kapasitesine de sahip oluyor elbette. Bazı kesim ise tamamen o şekilde olamayacağını eninde sonunda kendisine komut verilmesinin zorunlu olduğundan bahsediyor.
Şahsi görüşüm ise hep ikinci kesimden yana olmuştur. Çünkü zekâ insanın kazandığı bir şey değildir. Zekâ insana bahşedilen harikulade bir yapıdır. Bu yapı insanın çabasıyla ve elektronik devrelerle sağlanacak bir şey değildir, bu bir melekedir. Bu sebeple bunu bir makineye kazandırabilmek imkân dâhilinde gözükmüyor. Çünkü bana göre makineler “I” ve “0”dan oluşan komut zincirinin dışına çıkamaz. Bu zincirin dışına çıkamadığı için de siz makinelere duygu, muhakeme yeteneği, duygusal tavırlar gibi insanı insan yapan özellikleri yükleyemezsiniz.
Netice olarak insanoğlu her şeyiyle inanılmaz bir varlıktır. Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir dönemde, ancak organların basit bir kopyasını yapabiliyoruz ayrıca bu kopyaların devasa boyutlarda olduğunu da unutmamak lazım. Biz aciz varlıklar olarak ancak bazı bozulmaları düzeltebiliyoruz. Düşünün vücudun can suyu olarak kabul edilen ve kanla beraber içinde bulunan, bütün mineralleri üreten ilik bozulduğu zaman denge bozuluyor. Bu bozulmayı düzeltebilecek bir kapasitemiz maalesef yok.
Yapacağımız şey ise inanılmaz bir makine olan vücudumuzu elimizden geldiğince koruyacağız ve acizliğimizi kabul edeceğiz. Acizliğimizi kabul edip kenara çekilmek de elbette ki doğru değil. Biz yine çalışacağız, araştıracağız ve elimizden geldiğince insanoğluna hizmet edeceğiz ama haddimizi bilerek.
Güzel ve mutluluk dolu günler dileğimle…