Osmanlı Devletini yıkmak için evveliyatla, devletin üstüne bina edildiği İslamiyeti yıkmak gerekiyordu. Yıllardır ortaya koyulan bütün uğraşların sebebi de buydu. Ancak bunda bir türlü muvaffak olamayınca bu sefer farklı bir planı devreye soktular.
Bu plan ise İslamiyeti yıkmak yerine bozmaktı. Bunun için de devletin içine yerleştirdikleri casuslarıyla ilk önce din adamlarını fen ilimlerinden habersiz bir şekilde yetiştirmeye başladılar. Fen ilmi tahsil eden talebeler ise din ilimlerinden habersiz hâle getirildi. Kısacası bir taraf din cahili, bir taraf fen cahili olarak mezun oldu. İslamiyetin büyük ehemmiyet verdiği ve bir arada tuttuğu maddi ve manevi ilimlerin birbirleriyle olan bağı kopartıldı. Hâlbuki İslamiyet, tecrübi ilimleri, fenni, sanatı, endüstriyi ehemmiyetle emretmekteydi. Diğer taraftan buna bağlı olarak ahlâk, edep ve hayâ gibi değerlerden uzaklaştırıldı. Neticede altı asırlık koca bir devlet, planlı bir şekilde yıkılıverdi.
Peki, bu plan nasıl yapıldı? Nasıl muvaffak olundu? Gelin biraz daha detaylı bir şekilde bakalım.
Osmanlı orduları Viyana’ya kadar gelince, Avrupa devletleri yok oluşun eşiğine geldiklerini anladılar. Avrupa’da yayılan İslamiyet, günden güne Hristiyanlığın zayıflamasına sebep oluyordu. Osmanlı akıncılarının Avrupa topraklarında at koşturmasını durdurmak için yıllar boyunca çareler aradılar. Bunun için toplantılar yaptılar, birçok devlet bir araya geldi fakat yine de bir çözüm bulamadılar. Ta ki bir gece yarısı İstanbul’daki İngiliz sefirinin göndermiş olduğu mesaja kadar.
Sabahı bekleyemeyen sefir, Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini bulduğu zamanki gibi “buldum, buldum” naralarıyla mesaj yazmaya koyuldu. Bu müjdeyi Avrupa’ya vermek için sabahı bekleyemeyecekti. İşte Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının anahtarı olan o mesaj:
“Osmanlılar aldıkları esirlere kardeş gibi davranıyorlar. Hangi milletten ve dinden olursa olsun, küçük çocukların zekâlarını ölçüyorlar. Keskin zekâlı çocuklar seçilerek, saraydaki ‘Enderun’ denilen mekteplerde, kıymetli öğretmenler tarafından okutuluyor. İslâm bilgileri ve ahlakı, fen, kültür dersleri verilerek, başarılı birer Müslüman olarak yetiştiriliyorlar. Ordularını zaferden zafere ulaştıran değerli kumandanlar ve Sokullular, Köprülüler gibi seçkin siyaset ve devlet adamları, hep böyle yetiştirilen keskin zekâlı çocuklardır. Osmanlı’yı durdurmak için, ilk bu ‘Enderun’ mekteplerini ve bunların kolları olan medreseleri yıkmak, Müslümanları ilimde, fende geri bırakmak lâzımdır. İlk çare budur!”
İşte esas plan, esas yıkım bundan sonra devreye girdi. İngiliz sefîrinin bu teklifi çok doğru görülerek, Avrupa’da İskoç ve Paris mason locaları kesif bir çalışmaya başladılar. Medreselerden ilmi kaldırmak, fen bilgisine sahip din adamları ve idareciler yetiştirilmesini önlemek için planlar hazırlandı.
Bu çerçevede din adamlarına, “Mühim olan ahiret hayatı değil midir? Fen bilgileriyle uğraşacağınız zamanda, dininizi iyice öğrenin” diyorlardı. Avrupa’ya çağırdıkları gençleri de, kendi devletinden soğutmak için “Sizin devletinizde medreselerde fen dersi okutulmuyor, işte bunun için geri kalıyorsunuz. Bizim gibi olun. Bizi misal alın. Buna bir çare bulmanız lâzım” diyerek kandırıyorlardı.
Bu temiz gençler zevk ve sefahete alıştırıldı. Sahte etiketler, diplomalar verilerek ana vatana gönderildi. Bu diplomalı yobazlar, sinsi din düşmanlarının çevirdikleri dolaplarla, Osmanlı devletinde işbaşına getirildiler. İşte bunlardan biri olan (Mason) Mustafa Reşit Paşa, medreselerden fen derslerini kaldırdı. Mithat Paşa, Talat Paşa gibi idareciler de diğer okullardan din derslerini kaldırdı.
İslamiyete olan bağlılık gevşedikçe, devlet de hızlı bir şekilde geriledi. Nihayetinde Osmanlı Devleti tarih sahnesinden silindi. “Eş-şer’u tahtesseyf” yani “Din, kılıçların altındadır” hadis-i şerifinin haber verdiği üzere, devlet olmayınca İslam âlemi de bugünkü karanlık, sahipsiz hâline geldi…
1 Yorum
İngilizler hiçbirşeye fransız kalmıyor, islamiyet ne zarar gordü ise bunlardan gördü, Cenabı Allah şerlerinde korusun