Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Alp Arslan’ın Malazgirt’te Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’e karşı elde etmiş olduğu büyük muvaffakiyet ile Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı. Ayrıca bu bölgenin Türk yurdu olması konusunda da çok mühim bir netice elde edildi.
Malazgirt, Selçuklu hanedanının kurmuş olduğu devletlerin harpleri incelendiğinde ortaya koyulacak en mühim üç muharebesinden ikincisidir. İlki bağımsızlıklarını elde etmelerine ve müstakil bir devlet olarak teşkilat kurmaya başlamalarına vesile olan Dandanakan Harbidir. Üçüncüsü ise makalemize de konu olan Miryokefalon Harbidir.
Malazgirt Harbi’nin ehemmiyeti, neredeyse herkes tarafından bilinir. Anadolu’nun kapısını açan muharebe olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Ancak Anadolu Selçuklu Sultanı İzzeddin Kılıç Arslan’ın (II. Kılıç Arslan) Bizans ile yapmış olduğu Miryokefalon Harbi, Anadolu açısından en az Malazgirt kadar mühim olsa da pek hikâye edilmez ve fazla da bilinmez.
Hâlbuki neredeyse Malazgirt kadar ehemmiyetli, en az onun kadar kritik bir mücadeledir. Hatta şunu bile diyebiliriz ki, eğer Miryokefalon Harbi kazanılmamış olsaydı, Malazgirt Harbi’nin ehemmiyeti günümüze kadar gelemez ve belki de Osmanlı Devleti’nin kurulması da mümkün olamazdı.
17 Eylül 1176 tarihinde Bizans askerlerinin haricinde Latin, Frank, Macar, Sırp ve Peçenek askerlerinden oluşan büyük ordu Denizli Çivril, Düzbel geçidi yakınlarında dar bir vadide sıkıştırıldı. Daha öncesinde de Türkmenler tarafından yürüyüş yolunda yapılan ani saldırılar sebebiyle morali bozulan ve birbirlerinden kopuk bir şekilde yürüyen Bizans ordusu, Selçuklu askerleri tarafından bozguna uğratıldı. İmparatorun bütün ağırlıkları 30.000 Türkmen tarafından yağma edildi. Silah, mücevherat gibi sayısız ganimet elde edildi.
Bu harp neticesinde Malazgirt ile Türklere aralanan Anadolu’nun kapısı, ardına kadar açıldı, Bizanslılara ise tamamen kapandı. Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu ise kesinlik kazandı. Sultan II. Kılıç Arslan ise bu zaferle İslâm hükümdarları nezdindeki itibarını bir derece daha arttırdı. Ayrıca yapmış olduğu muahede ile de elde etmiş olduğu bu büyük zaferden çok daha kritik neticelere imza attı. Böylece Sultan Kılıç Arslan, Türklere Malazgirt’ten sonra ikinci büyük zaferi kazandırıp, Bizans’a ise büyük bir darbe daha indirmiş oldu.
Bizans, bu harp ile mühim bir mağlubiyet aldı. Bu mağlubiyet bizzat İmparator Manuel Komnenos tarafından, Bizans İmparatorluğu’nun 105 yıl önce Malazgirt’te uğradığı felaket ile mukayese edildi. Diğer yandan ise bu mağlubiyet ile kendisi de büyük bir itibar ve güç kaybetti.
İmparatorluğun elinde ise sadece Batı Anadolu’nun bir kısmı kaldı ve bir daha Türklerin karşısına büyük bir ordu ile çıkamadılar. Ufak tefek mücadeleler hep Tekfurlar seviyesinde kaldı ve 1453 senesindeki İstanbul’un fethine kadar neredeyse bütün Türk akınları karşısında müdafaada kaldılar. Artık Anadolu’da hâkimiyet tamamen Türklerin eline geçmiş oldu ve uzun zamandır süregelen Bizans baskısı da son buldu.
Bu zafer Türk dünyasında olduğu kadar aynı zamanda İslam dünyasında da büyük bir sevinç meydana getirdi. Özellikle de Bağdat’ta bu haber şenliklerle karşılandı ve bizzat Bağdat Abbasi Halifesi el-Müstazi Bi-emrillah tarafından Sultan II. Kılıç Arslan ve devleti methiyelere mazhar oldu.
Miryokefalon Zaferi, Malazgirt Muharebesi’nde aldıkları mağlubiyetin ne demek olduğunu anlayamayan Bizanslıların, Anadolu’yu tekrar geri kazanma ümit ve gayretlerini Malazgirt’ten bir asır sonra, 1176 senesinde tamamen söndürdü. Bu sebeple Miryokefalon, Bizans ve Selçuklu tarihlerinde ikinci bir dönüm noktasını teşkil etmektedir.