Cumhuriyetin Mustafa Kemal’den sonraki en önde gelen lideri olan ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, yaşadığı devir itibariyle sürekli tartışılmış ve tavırlarıyla bir yere oturtulmaya çalışılmıştır.
Buna istinaden “kendi olamayan adam”, “ikinci adam”, “uygulayıcı” ve “millî şef” gibi unvanlar ile hatırlanmıştır. İktidarı devrinde uygulamış olduğu kesif baskılar daha doğrusu zulümler sebebiyle pek de hoş hatırlanmaz.
Hükûmeti zamanında çıkartmış olduğu Takrir-i Sükûn kanunlarıyla, uyguladığı sansür ile bütün muhalifler sindirilmiştir. Bu minvalde tatbik edilen kararlar sebebiyle de istibdat ve gericilikle ön plana çıkmıştır. İslamiyet’e karşı açmış olduğu harb ve bu uğurda giden nice canların sayısı bilinmemektedir. Kendisine, iktidarına karşı gelebilecek her türlü tehdit karşısında aldığı tedbirler yüzünden ortaya çıkan zulüm de zirveye ulaşmıştır.
İşte, İnönü bu hususiyetleri sebebiyle, Türkiye’de azınlıkta bulunan ufak bir grup hariç, iyi hatırlanmaz ve hayırla yâd edilmez. Üç devreyle anlatılan İnönü’nün ilk devresi, Mustafa Kemal’in 1938’de ölmesine kadar olan süredir. İkincisi ise 1938-1950 senelerindeki Cumhurbaşkanı olduğu devridir. Sonuncusu ise 1950 sonrasıdır ve Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin gücü altında ezilmiştir. Bu Bülent Ecevit tarafından tahtından indirilmesine kadar devam etmiş, 1973 senesinde de ölmüştür.
İlk devresi ile ilgili kaynaklarda kendi olamayan adam, ikinci adam gibi yakıştırmalar yapılmıştır. İnönü, Mustafa Kemal’i en iyi anlayan, emirlerini yerine getirirken en az hataya düşen ve onun vizyonunu en sadık biçimde uygulayan bir devlet adamı olarak gösterilmektedir. Bu onu “İkinci Adam” yapmaktadır. Mustafa Kemal ile teşrik-i mesai içinde olmadığı devirler ise neredeyse tamamıyla göz ardı edilmiştir. Zaman zaman Mustafa Kemal’in yaptıklarından menfi manada sorumlu tutulmuş, yeri geldiğinde de bu sefer emanete sahip çıkamayan bir siyasetçi suçlamalarına da maruz kalmıştır. Sonrasında para ve pullara resmini koydurtma ve heykellerini diktirme eylemleri de onun ihanet hanesine işlenmiştir.
1938 öncesi karar alıcı değil, uygulayıcı; deha değil gayretli bir şahıs olarak tarif edilmektedir. Karar alıcı pozisyonunda hiç olmamıştır. Bu onun “Tek Adam”ın gölgesindeki “İkinci Adam” rolünü ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal tarafından istifaya zorlandığı 1937 sonbaharından, onun ölümüne kadar süren zamandaki gözden düşürülme süresi hariç, bu rolü neredeyse kesintisiz olarak sürdürmüştür.
İkinci devresi yani 1938 sonrası ise kendi görüşleri çerçevesinde şekillenmiştir. Uyguladığı siyaset, emanete sahip çıkma ve korumanın oldukça ötesine geçmiştir. İşte bu noktada “İkinci Adam” yakıştırması, “Ebedi Şef” ile yarışır nitelikte “Millî Şef”e dönüşmüştür.
Üçüncü devre ise 1950 senesindeki seçimlerde hezimete uğraması neticesinde başlamıştır. Demokrat Parti’nin misilleme siyaseti uygulamama sözüyle kenara çekilmiştir. Fakat hiçbir zaman siyasetten elini çekmemiş, kesif bir muhalefet uygulamıştır. 1960 sonrasındaki asker destekli iktidarı da kısa sürmüş, bu sefer Adalet Partisi’nin muhalefetine düşmüştür. Bu durum 1950 öncesi kafasını çıkartamayan muhaliflerin seslerini yükseltmesine sebep olmuş ve ihtimal dahi vermediği Bülent Ecevit tarafından 1972’de genel başkanlıktan indirilmiş, 1973 senesinde de ölmüştür.
Netice; İsmet İnönü, Mustafa Kemal’in mütemmim cüzüdür. Onun zamanında kendi olamayan adam, sonrasında ise onu bile geçti yorumu yapılmaktadır. Ancak icraatlarının ana fikri ona dayandırıldığı için yine kendi olamamıştır. Ayrıca kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla kavlince, koruma altındaki Mustafa Kemal’e söylenemeyen sözler ve yapılamayan eleştiri okları ona çevrilmiştir.
Son olarak iktidar olduğu devir her manada Türkiye’nin en karanlık zamanlarından biri olarak tarihe geçmiştir.