Türk milleti olarak 15 Temmuz akşamı ve 16 Temmuz günü büyük bir badire atlattık. Türkiye kurulduğundan bugüne birçok darbe veya darbe teşebbüsü gördü ancak bu hepsinden farklı ve hepsinden çok daha tehlikeli bir ‘kıyam’dı. İnşallah bir daha böyle elim hadise ile karşılaşmayız ancak bu kravatlı teröristler başarmış olsalardı ülkemizde çok daha kötü günler yaşanacağı muhtemeldi. Çok şükür milletimizin feraseti ile bu büyük felaketi atlatmıştık olduk.
Günümüzde ve mazide vuku bulan acı hadiseleri anlayabilmek için daha derinlere; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından da geriye, Osmanlı Devleti devrine kadar gitmek gerekiyor. Maalesef koca devletin son demleri darbeler ve ihanetlerle geçmiş. Cihanşümul bir devlet olma hususiyetimizi yitirmiş, iç gailelerle boğuşan ve dünya siyasetinden uzaklaşmış bir devlet olmamız için ne gerekiyorsa yapılmış. Alakasını dünyadaki diğer dindaşlarına, soydaşlarına göstermesi gerekirken, iç meselelerle uğraşmak zorunda bırakılmış.
Baktığımızda maalesef bu topraklarda çok sayıda elim ve nahoş hadisenin vuku bulduğuna şahit oluyoruz. İşin acı olan tarafı ise bunların 11’inde, devletin başı, sahibi olan padişahın şehit edilmesidir. Bu sebeple aynı zihniyetin, Başbakan asmalarına da şaşmamak gerekir. Geçmişimizi kirleten bu isyanların veya darbelerin sadece beş tanesinin detayları devam edecek makalelerde yer alacak. Bunun sebebi ise tarihimizin en elim hadiselerinden ve milat vasfına sahip olmalarındandır.
Üçü Sultan II. Osman, Sultan İbrahim ve Sultan Abdülaziz Han’ın acımasızca şehit edildiği vakalardır. Bununla beraber Kuleli Vakası ve 31 Mart Vakası da makalenin üçüncü ve dördüncü bölümlerinde yer alacak. Kuleli Vakası her ne kadar muvaffakiyet ile neticelenmeyen bir isyan olarak görülse de Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilerek bir devrin bitmesine ve Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına sebep olan darbenin provası vasfını taşımaktadır.
Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesi Osmanlı Devleti’nin ve hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin en mühim vakasıdır. Çünkü bu darbe ile birlikte cihanşümul bir devlet tarihe karışmış, Orta Doğu kargaşaya sürüklenmiş ve dünya bir daha eskisi olmamak kaydıyla değişmiştir. Dünyaya hükmeden bu millet içine aşılanan ayrılık zehriyle ve ekilen fitne tohumuyla uğraşmak zorunda kalmıştır.
Dış destekli ve planlı, programlı darbe olması bakımından 31 Mart Vakasıyla başlayan isyan geçmişimiz, uzunca bir süre uykuda kaldıktan sonra 1950 senesinde muhalefete düşen eski ittihatçılar sebebiyle bir kere daha gün yüzüne çıktı. Adalet Partisi’nin iktidara gelmesiyle büyük bir darbe yaşayan bu menfaatperest güruh, inlerinden çıkarak planlarını devreye sokmaya başladı. Çünkü halkın sandıkta verdiği tepki, İttihat ve Terakki zihniyetinin bir daha kolay kolay iktidara çıkamayacağını ve muhalefet kanadının gediklisi olacağını ortaya koymuştu. Bu aynı zamanda Türkiye’de de bazı şeylerin değişeceğinin de habercisiydi. Yüzyıllardır kardeşçe yaşamış farklı toplumlar, 1908 senesinde atılan fitne tohumlarıyla artık şuculuk, buculuk gibi kavramlarla tanışmaya başlamıştı.
1960’ta yapılan darbe ve sonrasında Menderes’in idam edilmesi bu uğurda gözlerinin ne kadar kararmış olduğunu gözler önüne serdi. Darbe sonrası yapılan icraatlar darbenin arkasında ABD’nin olduğunu açıkça belli etse de (en azından bugüne kadar böyle biliniyor) demokrasi nutukları atmaktan da geri durmuyorlardı. Sonrasında menfaatleri çakıştığı için teşebbüste bulunan Talat Aydemir’in başarısız olması, kültürümüze yeni katkılar yaptı. “ABD’nin arkasında olmadığı bir darbe girişimi, başarısız olmaya mahkûmdur.” “ABD’ye rağmen bir şey yapamazsın.” Bu hadiseden 11 yıl sonra 1971 senesinde, yine ABD’nin menfaatine ters düşen bir icraat sonrası muhtıra verildi, hükûmet istifa etti ve Türkiye darmadağın oldu…
Devamı …
- Tags: 15 temmuz, 31 mart vakası, darbe, ihtilal, kuleli vakası, menderes, millet, talat aydemir
2 yorum
merhaba devamını nasıl okuyabiliriz?
Buradan ulaşabilirsiniz….
https://fatihoruc.com/2017/07/25/son-darbeyi-15-temmuzda-millet-yapti