Teknolojinin esiri olmayın…

Yorum yapılmamış Share:

Evet! Teknoloji artık vazgeçilmez bir parçamız oldu. Hayatın her alanında, ne yaparsak yapalım, mutlaka bir teknoloji ürünü kullanmak istiyoruz. Bulamadığımız zamanlar ise ne yapacağımızı şaşırır hale geliyoruz. Bu arada teknoloji, hızlı bir şekilde hayatımızdaki boşlukları doldurmaya devam ediyor.


Teknolojinin ve bilgisayarların bu kadar yaygınlaşmadığı dönemlerde insanlar televizyondan yakınırlardı. Bütün zamanlarını harcadığını, hiçbir bilgi veremediğini, sosyal hayatlarını bitirdiğini söylerlerdi. Şimdilerde ise durum daha vahim bir hale geldi. Televizyon mu, internet mi dendiğinde, herkesin ağzından ortak bir söz çıkıyor; “internet”. Çünkü televizyon geniş bir yelpazeye sahip olsa da, internet gibi uçsuz bucaksız değil. Yeri geldiğinde kendinize “dur” diyebiliyorsunuz. İnternet ise, daldıkça derinleşen tehlikeli bir kara delik halini aldı. Elbette kendini kontrol altında tutabilenlere, sadece iş için kullanıp, işini bitirdikten sonra özgürce bilgisayarının başından kalkabilenlere sözümüz yok.

Teknoloji geliştikçe insanoğlu sabır, tahammül ve kabullenme duygusunu büyük ölçüde yitirdi. Kısa bir bekleme anı, en ufak bir teknik arıza, aksilik ve olmadık bir sebep bizleri isyana sürükleyebiliyor. Fazla değil, bundan dört – beş sene önce dört saatte gittiğimiz yolu şu anda bir saatte alabiliyoruz. Fakat bu süre herhangi bir sebeple, iki buçuk saate uzayınca azıcık sabır göstermek yerine sabırsızlaşıp, etrafımızı rahatsız edebiliyor veya daha da ileri giderek çevremize zarar verebiliyoruz. Elbette ki bu sadece ulaşım ve internet olarak sınırlandırılamaz. Akıllı buzdolapları, akıllı robotlar, akıllı fırınlar, akıllı süpürgeler şeklinde listeyi uzatabiliriz. Hepsi hayatımız için birer vazgeçilmez olmuştur.

Bazılarını saydığımız bu teknoloji ürünleri bizler için büyük bir imkan. Fakat yukarıda da bahsettiğimiz gibi bunlar yanlış kullanım sebebiyle hasletlerimizi ve özelliklerimizi daha da vahimi vaktimizi yitirmemize sebep oluyor. Bunları kullanmayalım mı? Bunu söylemek elbetteki mantıksız olur. Kullanacağız fakat yeterince. Daha ileri adıma geçmek, insandaki serbest ve özgür düşünme duygularını köreltebiliyor ve bağımlı hale getirebiliyor.

Bazılarınız; “Biz zaten belirli bir yaşa gelmişiz. Bu saatten sonra bu teknolojiden kopamayız. Artık bizim için bir eziyet olur. Biz zaten alışmışız teknolojiye.” diyebilir. Bunu söylemek en büyük hakkınız. Ama bizleri örnek alan ve yarınlarımızı emanet edeceğimizi söylediğimiz, geleceğimizin kurtarıcıları olan çocuklarımızı unutuyoruz. Herhangi bir konuda, biz nasıl davranırsak onlar da bizim iki katımızı yapacaklardır. Üzülerek görülmekte ki; bu konuda biraz geç kalmış durumdayız.

Maalesef çocuklarımız televizyonun ve bilgisayarın esiri olmuşlar. Kendilerine sadece bu iki alanda bir dünya kurarak, kafalarındaki herşeyi bu sanal dünyaya göre dizayn ediyorlar. Bazı bilgisayar uygulamalarının çocukların zihinsel gelişimine yardım ettiği doğrudur ama bunlar maalesef azınlık olarak kalmakta. Çocuk psikoloji uzmanları bu konuda önemli bir noktaya değiniyorlar. Çocukların, nesneleri ellerine alıp incelemeden çözemeyeceklerini, sanal ortamda defalarca görseler de tam olarak kavrayamayacaklarını belirtiyorlar. Bilgisayarın aşırı kullanımının, çocuklar da zeka geriliğine ve hayal dünyalarının sınırlanmasına da sebep olduğunu ekliyorlar.

Geçenlerde internette seyrettiğimiz bir görüntü aslında bize bazı şeyler için ne kadar geç kaldığımızı anlatır nitelikteydi. Bilgisayarda oyun oynayan küçük bir çocuk. Baktığınız zaman aslında masum, küçük bir oyun gibi görünüyor. Fakat bir müddet sonra çocuk isyan etmeye başlıyor. İsyanı, oynadığı oyunun bölümünü geçemeyip yanmasına ve oyunun son bulmasına. Oyunla ilgili ağzından çıkan sözler, yaptığı isyan hareketleri ve sonrası çılgınlar gibi ağlaması. İşte bu küçük çocuk bütün sosyal hayattan kopmuş, kendisine oynadığı oyun çerçevesinde bir dünya çizmiş, küçücük bir çocuk. İşin en vahim olan tarafı ise, ailesinin bu görüntüyü gülmeler eşliğinde kameraya çekip, internette paylaşmaları.

Sonuç olarak; teknoloji düşmanlığı yapmak gerçekten mantıksızdır. Elimizde olan imkanları mutlaka kullanmalıyız. Hatta bu kullanım neticesinde birçok şeyden tasarruf da edebiliriz. Fakat tasarruf edelim derken hayatımızdaki güzel noktaları da kaçırmamalıyız. Hayatımızda kitap okumaya, spor, aile ve çocuklarımızla ilgilenmeye ve diğer sosyal etkinliklere de yer vermeliyiz. Teknoloji sayesinde tasarruf ettiğimiz zamanı bu alanlarda kullanmalıyız. Ancak bu şekilde orta yolda olabiliriz ve hayatımızın dengesini koruyabiliriz.

Sosyal hayattan yoksun, hayal gücü elektronik cihazlarla sınırlı, etrafından kopuk bir birey olmamak sizin elinizde. Sanal alemde gördüğünüz; çiçeğin, suyun, havanın, hayvanların ve herşeyin gerçeği dışarda sizi bekliyor. Kafanızı kaldırın ve doğan güneşe evinizin balkonundan ve çatısından “Merhaba” deyin.

Teknolojinin hayatınıza konfor ve güzellik getirmesi dileğiyle…

Previous Article

Bilginiz, paranızdan değerli mi?

Next Article

Standartlaşmış reklam ve tanıtım paradigmanızı kırın!..

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.