Akşam evinize geliyorsunuz, yemeğinizi yiyorsunuz ve kahvenizi alıp keyif çatmak için televizyonun karşısına kuruluyorsunuz. Elinizde kumanda, karşınızda televizyon ve bir fincan kahve. Ama ne keyif! Yemede yanında yat.
Fakat herşeyde olduğu gibi, bunda da bir son ve keyfinizin bozulduğu an başlar. Seyretmek istediğiniz programı kıl payı kaçırmışsınız. Programı kaçırdım bari diziyi kaçırmayayım diyorsunuz ve dizinin yayınlandığı kanalı açıyorsunuz. Fakat yayında dizinin geçen haftaki bölümünün tekrarı olduğunu görüyorsunuz. Canınız sıkılıyor ve başka bir kanalı açıyorsunuz. Vakit geçsin diye kanallarda takılırken dalıyor gidiyorsunuz. Aklınız başınıza geldiğinizde ise iş işten geçmiş, dizi yarısına ulaşmış oluyor.
Bütün moraliniz bozulmuş bir vaziyette yerinizden kalkıp yatmaya gidiyorsunuz. Zaten keyfiniz kaçmış, bari uykunuz kaçmasın diyerek yatıyorsunuz. Bu yaşanan olay sık sık hayatınızda tekrar ettiğiniz bir kaçınılmaz. Keşke bir çözümü olsa, keşke televizyonun yayın akışına bağlı kalmasak dediğinizi duyar gibiyim. İşte şimdi anlatacaklarımız bu probleminize çere olabilir nitelikte. Yaşadığınız bu problemlerin artık tarih olduğunu ve bunların mazide kaldığını söylersek ne dersiniz?
Bundan sonra artık seyretmek istediğiniz film, belgesel, dizi ve diğer programları kaçırma ihtimaliniz olmadığı gibi, izlemek istediğiniz yayınları internette arama derdiniz de kalmayacak. Elinizdeki kumandayla sanki bir arama motorunda arama yapar gibi izlemek istediğiniz programları televizyonunuzda bulup izleyebileceksiniz.
İşi biraz daha ileri götürelim isterseniz. Haber kuşağındaki haberleri beğenmediniz mi, değiştirin. Artık sıkıcı ve kısır döngüye girmiş haber silsileleri görmek istemiyor musunuz? Sadece sağlık ve kültür haberlerini mi görmek istiyorsunuz? Memleketinizde neler oluyor, öğrenmekmi istiyorsunuz? Hepsini istediğiniz sırada, istediğiniz sürede sıralayıp kendi haber kuşağınızı oluşturmak artık sizin elinizde.
Bütün bu anlattığımız şeylerin size hayal gibi geldiğini tahmin edebiliyorum. Ama artık bunlar hayal değil ve bize de çok yakın. Hatta elinizdeki kumanda ve karşınızdaki televizyon kadar yakın.
IPTV (Internet Protocol Television) uygulaması başta Avrupa olmak üzere Dünya’da hızla yayılıyor. Avrupa’da başı Fransa çekerken, hemen arkasından Almanya sistemin yerleşimini hızlandırmış durumda. Dünyada ise Japonya ve Amerika bu işin başını çekenlerden. Ve bu iki ülke IPTV sistemini tam anlamıyla yaymak için internet bant genişliğini devamlı yükseltiyor ve kalitesini artırıyor.
Türkiye’de yeni devreye giren IPTV, TvoD (TV on Demand) sistemini kullanarak size bu kişisel televizyonunuzu oluşturma imkanı veriyor. Türk Telekom ve Türkiye’deki konuyla ilgili diğer firmalar hızlı bir şekilde sistemi yaygınlaştırmaya gayret gösteriyorlar.
IPTV sistemi nedir ve teknik detayları nelerdir
IPTV nedir?
IPTV, TV yayınlarının ve TvoD sistemi kullanılarak serverlarda depolanan video içeriklerinin, IP (Internet Protocol) paketlerine dönüştürülerek internet hattı üzerinden, elindeki kumandasıyla televizyon karşısında oturan son kullanıcıya ulaştırılmasıdır.
Elbetteki bu gelen içerikler henüz ham bir meyve şeklindedir. Bu ham meyveler IPTV yayını yapan şirketlerin sağladığı modem veya Settop Box aracılığıyla tv sinyaline dönüştürülür ve geriye kumandadan seçilerek keyifle izlemek kalır. Bu işi yapmak için herhangi bir bilgisayara ihtiyaç duyulmaması ise işin en güzel tarafı.
Peki IPTV sistemini sağlıklı bir şekilde nasıl kullanabiliriz?
Elbetteki bahsettiğimiz bu depolanmış olan yayınların televizyonunuza ulaşabilmesi, gecikmesiz ve problemsiz bir yayın olabilmesi için yüksek bant genişliği olan bir internet sistemine sahip olmanız gerekmektedir. “Böyle bir sistemi evime nasıl kuracağım” diye üzülmeyin. Türkiye’nin, DSL teknolojisinde son dönemlerde çok büyük mesafe katetmesi, bu sistemi kullanmayı kolaylaştırmış durumdadır.
Tabi sadece bant genişliğinin artması sağlanan tek kolaylık değil. Bu sistemin kullanımının gelişmesinde ayrıca son dönemlerde videoların işlenmesi için kullanılan codeclerin sıkıştırma oranlarının düşmesi diğer bir kolaylık olmuştur. Geçmiş dönemlerde yoğun olarak sıkıştırma işleminde kullanılan MPEG2 formatı, SDTV (Standard Definiton) yayını için 3-3,5 Mbs/s’lik bir bant genişliğine ihtiyaç duymaktaydı. HDTV (High Defination) yayını için ise, 19 Mbs/s’lik bir bant genişliği gerekiyordu.
Fakat gelişen teknolojiyle beraber MPEG-4, MPEG-2’nin tahtına oturdu. Elbetteki her gelen yeni kral gibi, MPEG-4’te yeniliklerle geldi ve ihtiyaç duyulan bant genişliklerini alt seviyelere çekti. Bant genişlikleri SDTV için 2 Mbp/s’e düşerken, HDTV için ise 12 Mbp/s’e geriledi. 2010 yılında ise bant genişliklerinin daha da gerileyerek, SDTV için 1 Mbp/s’e, HDTV için ise 7 Mbp/s’e düşeceği tahmin edilmektedir.
Diğer taraftan DSL çözümleri de yerinde saymamakta ve gelişmeye devam etmekte. ADSL2+’de gelinen son noktada 24 Mbp/s’lik bir hıza ulaşılırken, VDSL’de ise 52 Mbp/s’lik dawnload hızına erişilmiştir. Bu hız limitleri sayesinde ADSL2+ ve VDSL sistemiyle 2 – 3 adet veya bir adet HD yayını rahatlıkla verilebiler duruma gelmiştir. Bu oran Microsoft’un geliştirdiği Media Player programıyla ve Real Network’un geliştirdiği real player sıkıştırma stdandartları ile dahada yükselebilmektedir.
IPTV Kablo TV’ye karşı…
Internet sistemlerindeki gelişmelerin, bant genişliklerinin gelişmesi ve sıkıştırma işlemlerindeki gelişmeler, evlerimizdeki televizyonların geleceğini şekillendirdiği gibi, Internet Servis Sağlayıcıları ile Kablo Tv şirketlerini karşı karşıya getirdi. IPTV’nin sağladığı imkanlar sayesinde yakın bir zamanda Kablo Tv şirketleri çok ciddi bir anlamda etkilenecek gibi gözükmekte.
İyi günler geçirmeniz dileklerimizle…
Mehmet Fatih Oruç