(Sultan Baybars ve Memlûk Sultanlığı: -3-)
Memlûk devletinin kurulması; Haçlı seferleri, Moğol istilaları ve iç karışıklıklar sebebiyle yorgun düşmüş Orta Doğu için büyük bir fırsattı. Sultan Aybeg ve herkes için, savaşlar ve mücadelelerle dolu yeni bir döneme hazırlamak adına soluklanma zamanıydı.
Sultan Aybeg, bu dönemde kesif bir gayret harcamaktaydı. Çıkması muhtemel karışıklıklara sebebiyet vermemesi ve bir saltanat düzeninin sağlanması arzusuyla emirleri bile karşısına alma cesaretini göstermişti. Aktay’ı öldürtmesinin ardından, en meşhur üç emiri; Kutuz, Baybars ve El-Raşidi’yi eşit düzeyde kontrol altında tutmayı başarmıştır ancak Baybars ile ilgili endişeleri vardır.
Sultan bir yandan da Eyyübi Devleti’nin beyi mevkiinde olan ve Halep’te sultanlık iddiasıyla oturan, En-Nasır Yusuf ile uğraşmaktadır. Çünkü Mısır’ın kendisine ait olduğunu iddia ederek, bütün Suriye’yi ele geçirmek adına akınlar yapmaktadır. Bu sebeple sık sık karşı karşıya gelirler.
Bu çekişme, Baybars için de bir fırsat niteliğini taşır çünkü Aybeg’in Emir Fariseddin’i öldürtmesi sonrasında sıranın kendisine geldiğini düşünmektedir. Kendisine karşı açıkça bir tavır sergilenmese de tedirgindir. Çünkü Fariseddin ile arasının iyi olduğunu Sultan da dâhil herkes bilmektedir. Bu sebeple, gizliden gizliye kendisine müttefik arayışlarına girer ve En-Nasır ile görüşmeye başlar. Neticede 1250 yılında kendisine tabi, hususi Memlûk askerleriyle Mısır’dan ayrılıp Suriye’ye gider. En-Nasır Yusuf’a biat eden Baybars 1259 yılında, Moğolların Suriye’yi istila hareketine kadar onun hizmetinde kalır.
Aybeg, bu durumdan dolayı zor durumda kalsa da aradaki gizli çekişmenin sonlanmasından dolayı sevinir. Muhtemel düşman istilası ve iç karışıklıklara karşı tedbir almaya başlar ve çalışmaları 1257 yılında şaibeli bir şekilde hayatını kaybetmesine kadar da devam eder.
Yerine küçük yaştaki oğlu Mansur Ali tahta geçer ancak iki sene saltanat sürebilir. Çünkü Moğol tehlikesi Suriye’ye kadar gelmiş ve Mısır’a oradan da kutsal topraklara kadar uzaması da an meselesidir. Seyfeddin Kutuz, bu durumdan çok rahatsızdır ve yaşının küçük olması sebebiyle Sultan Mansur Ali’nin güven vermediğini düşünmektedir. Devlet idarecilerini ve emirleri toplayarak fikrini onlara da açar. Bu düşünceyi yerinde bulan emirler, tahtın el değiştirmesine karar verirler. Neticede 1259 yılında, Sultan Mansur Ali tahtan indirilir ve Seyfeddin Kutuz Memlûk Sultanı olur.
Bu sırada Baybars, büyük bir mücadele içindedir ve Suriye’yi Moğollara karşı canla başla müdafaa etmektedir. Fakat beklemediği bir durum ile karşılaşır. En-Nasır Yusuf korkup geri çekilir ve onu yalnız bırakır. Bu sebeple kendisi de geri çekilmek zorunda kalır ve mücadeleye karşı inancını kaybeder. Bu sırada Mısır’da Seyfeddin Kutuz’un sultan olduğunu ve Moğollar ile harp etmek için bir ordu topladığını öğrenir. Vakit kaybetmeden adamlarını toplayıp geri döner ve Kutuz’a biat eder.
Baybars’ın Mısır’a dönmesi sonrasında zaten zayıflamış durumda olan son Eyyübi Sultanlığı da Moğollar tarafından ortadan kaldırılır. Hama’daki şube varlığını sürdürürse de bir müddet sonra onlar da aynı akıbeti paylaşmaktan kaçamazlar. Diyarbekir ve Hasankeyf civarında bulunan mahalli bir beylik ise ilk etapta bu hücumlardan kurtulsa da daha sonra Akkoyunlular tarafından ortadan kaldırılırlar.
Sultan Seyfeddin Kutuz, Suriye’yi yakıp yıkan Moğolları Kudüs’te karşılamak istiyordu. Çünkü daha fazla ilerlemeleri önce Mısır sonra ise kutsal topraklar için büyük bir tehlike etmektedir. Bu muharebe bu yüzden çok önemlidir ve Baybars’ın da kendisine biat etmesi, stratejik olarak avantaj anlamına gelmektedir. Bu sebeple Kutuz, Baybars’ı ordusuna dahil eder ve öncü birliklerinin başına geçirir.
Emirliği döneminde Haçlılarla ve Moğollarla yapılan mücadelelerde faal rol oynasa da, kendisine Mısır Sultanlığı yolunu büyük ölçüde açacak olan Ayn-ı Câlût Muharebesi artık kapıya dayanmıştır.
Haftaya: Ayn-ı Câlût Muharebesi ve yok oluşun eşiğinden dönüş