İnkılap tarihimiz Mondros Mütarekesi ile başlatılır ve bir devir tamamen yok sayılır. Ayrıca devletin mütarekeye gitmesine sebep olan Filistin-Suriye cephesi de görmezden gelinir. Bunun gibi birçok sır kitapların arasında gizlenmiş bir şekilde kendisini keşfedecekleri beklemektedir.
Peki, yakın tarihimiz neden sırlarla dolu? Niye bazı şeyler bilerek, taammüden saklı bırakıldı ve sorgulanmasını bırakın, konuşulmasına bile müsaade edilmedi. Bu da bize aslında meselenin, tamamen ideolojik fikirler sebebiyle bazı şeylerin kutsallığının tahsis edilme çabası olduğunu gösteriyor. İşte bu sebeple de Osmanlı’dan kalan mirasın bazılarına sahip çıkılmış, bazılarına ise yok muamelesi yapılmıştır. Fakat bazı şeyler hiçbir zaman gizli kalmıyor. Gün gelir ne yaparsanız yapın ortaya çıkıverir.
Bu noktada son zamanlarda tartışılan mesele ise Enver, Talat ve Cemal Paşalar ile alakalı durumdur. Kurtuluş Harbi’ni idare eden komutanlar ile Cumhuriyet’in kuruluşunda bulunan komutanlar aynı kadro olmakla beraber, hepsi Osmanlı paşasıdır. Bu sebeple yeni devletin kuruluşunda bulunan bazı muhalifler, Enver, Talat ve Cemal Paşalardan I. Cihan Harbi’nin hesabının sorulmasının gerektiği iddia etmişlerdir. Çünkü memleket onlar yüzünden bu hâle gelmişti. Ancak bu hesaplaşma hiçbir zaman gerçekleşmedi. Osmanlı Devleti’nin yıkılması bir kazanç gibi lanse edildi. Hatta daha da ileri gidilerek 1922 öncesi yok addedildi. Hâlbuki bunlar bir müddet öncesine kadar Osmanlı tabiiyetindeydiler. Makul olan Osmanlı’ya sahip çıkılması veya hak ettiği yer nispetinde itina gösterilmesiydi?
I. Cihan Harbi’nin sorumluluğu kime aittir diye bir sual sorsak, iki üç kitap okumuş herkes Enver, Talat ve Cemal Paşaların ismini bir çırpıda sayıverir. Görmezden geldiğimiz bir devletin üç askeri olan bu paşaların, normalde Cumhuriyet’in en büyük düşmanı olması gerekiyor. Fakat yeni devlet, düşmanlığı bırakın resmî manada sahiplenildi. Hatta bu minvalde paşaların eş ve çocuklarına maaş bağlandı. Hem de Cumhuriyet’in ilanından 6 ay önce. Bu bir nevi onları aklamaktır. Peki neden? Bunun en belirgin sebebi, bütün ittihatçıların Osmanlı’yı yıkmak ve kendi idarelerinde hür bir devlet kurma hayalidir. Arkada yatan esas sebep ise yakın tarihimizde sürekli karşımıza çıkan ideoloji kelimesidir. Çünkü Mustafa Kemal’in de; Enver, Talat ve Cemal Paşalar gibi I. Cihan Harbi’nin kaybeden paşaları arasında olduğu iddia edilmektedir.
Mustafa Kemal, kaynaklarda harbi kaybetmemizin temel sebeplerinden biri olarak gösterilen Irak, Filistin ve Suriye cephesinde Cevat Paşa ile birlikte ordu komutanlığı yaptığı için böyle bir iddia ortaya atılmaktadır. Bu cephenin bu kadar mühim olmasını sebebi ise Filistin cephesinin I. Cihan Harbi’nin en büyük cephelerinden birisi olmasıdır. Buna mukabil neticesi de felaket olmuştur. Öyle ki; cephede bulunan 100 bin askerden sadece 17 bini sağ kurtulabilmiştir.
İddialara göre Mustafa Kemal’in bu eleştirilerden nasibini alamamasının sebebi ise Cumhuriyet’in kurucusu olmasıdır. Bu sebeple bu cephe ile ilgili eleştiri yapmaktan olabildiğince kaçınıldığı belirtilmektedir. Bu durumdan diğer ordu komutanlarının ve paşa arkadaşlarının da (Enver, Talat ve Cemal Paşalar) takdir görmek suretiyle istifade ettiği düşünülmektedir.
Kabak ise geride kalan enkazı üstlenmek durumunda kalan İzzet Paşa ile Rauf Orbay’a patlamıştır. Bu ikili Mondros Mütarekesi’nin imzalamak ile suçlanırken, bunları o mütarekeyi imzalamaya gönderen zamanın Dâhiliye Nazırı Fethi Okyar’a ise hiçbir suç isnat edilmemiştir. İşte inkılap tarihinin Mondros ile başlamasının ve sırlarla dolu olmasının sebeplerinden biri de budur. Bu da kendini devrim muhafızı olarak gören müstefidlerin eseridir.
Ne yazık ki inkılap tarihi; Mustafa Kemal’in adını kullanarak, ondan sonra keskinleşen tek parti iktidarının, idareyi muhafaza etmek adına oluşturduğu ideolojiler içine gömülüp gitmiştir. Sadece kazançlara yer verilmiş, mağlubiyetler ise göz ardı edilmiştir.