İngilizlerin Lozan’a İstanbul hükûmetini de çağırması üzerine hızlı bir şekilde saltanatı lağveden Ankara hükûmeti, âdeta yeni bir devrin sinyalini veriyordu. Tarihler 20 Kasım 1922’yi gösterdiğinde Lozan’a vasıl olan 100 kişilik heyet de bunun en mühim karinesiydi.
Hadisenin tuhaf olan noktası ise bu kadar mühim bir müzakere için seçilen heyet azalarıdır. Neredeyse tamamının, asker kökenli olması ve diplomasiden uzak olmalarıydı. Sürpriz hamle ise heyet reisinin seçiminde yaşandı. Başvekil Rauf Orbay, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Tengirşek, Dâhiliye Vekili Fethi Okyar ve Kazım Karabekir gibi isimlerin heyet reisi olma talebi varken, yurt dışında hiç bulunmamış, diplomasi tecrübesi olmayan ve kulağı işitmeyen İsmet İnönü reis tayin edildi. Bu seçimin tek sebebi ise Ankara’ya olan sadakatiydi.
100 kişiyi aşan heyetin içinde müşavir olarak Celal Bayar, daha sonra İzmir suikastı ile asılacak olan Cavid Bey, Yahya Kemal Beyatlı, Hasan Saka ve Rıza Nur gibi isimler vardı. Heyetin içindeki dikkate şayan bir diğer şahıs ise gizli görüşmelere aracılık yaptığı söylenen Hahambaşı Hayim Naum Efendi idi.
İngiltere’yi kurt diplomat Lord Curzon temsil ederken, karşısında ise cebinde 14 maddelik bir talimat bulunduran ve bir kulağı Ankara’da olan İsmet İnönü vardı. Bunlar yeni kurulan Türk devletinin olmazsa olmazları olarak konferansta sunulacaktı.
İşte Lozan’a sunulan o 14 madde:
1- Musul, Kerkük ve Süleymaniye alınacak.
2- Doğu Trakya’da 1914 sınırı muhafaza edilecek.
3- Batı Trakya’da plebisit yapılacak.
4- Ege adaları istenecek.
5- Fransızlarla muahede yapılan Suriye sınırı tanınacak.
6- Ermeni devleti kurulmayacak.
7- Boğazlar yabancı askerden temizlenecek.
8- Kapitülasyonlar kaldırılacak.
9- Azınlıklar mübadele edilecek.
10- Dış borçlar Osmanlı’dan ayrılan devletlere taksim edilecek. Bir kısmı da Yunanistan’dan alınması beklenen harp tazminatına mahsup edilecek. Ayrıca 20 sene de ertelenecek.
11- Orduya tahdit (sınırlama) getirilmeyecek.
12- Azınlıklar, Türk kanunlarına uyacak.
13- Müslüman vakıfları önceki anlaşmalar çerçevesinde devam edecek.
14- Osmanlı’dan ayrılan memleketler için Misak-ı Millî’nin plebisit hükümleri tatbik edilecek.
Konferans bu maddeler ışığında Mont Benon gazinosunda başladı. İngiliz heyeti bütün hilelerini sergilerken, Türk heyeti de tecrübesizliğiyle sıkıştıkça sıkışıyordu. İnönü bütün inisiyatifi otoriter bir şekilde kendi bünyesinde saklı tutuyor, delegelerle paylaşmıyordu. Bu durum heyet içindeki dengeyi de bozuyordu. Bu ve buna benzer farklı tavırları sebebiyle Türk amme efkârı tarafından da tavizkârlıkla itham edildi.
İki buçuk ay devam eden müzakereler neticesinde bir ortak zeminde buluşulamadığı için konferans 2 Şubat 1923 tarihinde durduruldu. Bunun sebebi ise İngilizlerin Hilafetin kaldırılması, Bolşevikliğin yasaklanması ve Musul’dan vazgeçilmesi şartlarıydı. Müzakereler öncesi saltanatı kaldıran Ankara, henüz resmiyet kazanmamış ve hürriyeti tasdik edilmemişti. Bu da ne pahasına olursa olsun ve her türlü taviz karşılığında, hürriyetin tasdik ettirilmesi cihetinde baskıya sebep oluyordu.
Bunun üzerine İnönü, Türkiye’ye döndü ve Eskişehir’de Mustafa Kemal ile buluştu. Neticede maddelerin kabulüne karar verildi. Ancak kararların ilan edilmesi ve amme efkârının kabulü bir senelik bir vaktin geçmesine sebep oldu. Neticede İnönü’nün Müzakereler başlamadan önce Paris’te, Muslim Standart gazetesine halifeliği ne pahasına olursa olsun koruyacaklarını beyanatına rağmen, 3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Hemen arkasında da İngilizler muahedeyi tasdiklediler ve muahede meriyete (yürürlük) girdi.
Artık bir devir sona ermiş, birçok yenilikleriyle ama eksiklikleriyle birlikte yeni bir devir başlamış oldu. Hürriyet için ne gerekiyorsa yapılmıştı. Bu bazı kesimler tarafından muvaffakiyet olarak görülürken, kayıplar -özellikle petrol- sebebiyle de bir kesim tarafından hezimet olarak görülmekteydi.
Amerikan basınında atılan şu manşet de bu durumu özetler niteliktedir. “Lozan’da kazanılabilecek her türlü başarı milliyetçi Türkiye’ye ait olmakla beraber, petrol büyük güçlerin elinde kalmıştı.”