(Sultan Baybars ve Memlük Sultanlığı: -8-)
Sultan Baybars’ın Abbasi hilâfetini Mısır’da yeniden tesis etmesi sonrasında bu hâdise Orta Doğu’da ve Müslüman devletler arasında hızlı bir şekilde duyuldu. Sultanlar, hanlar ve devlet adamları sevinçlerini Halife El-Mûstensir Billâh ve Sultan Baybars’a gönderdikleri tebrik ve dua mesajları ile ortaya koydular ve kısa sürede neredeyse bütün Müslüman devletlerle bir ittifak kurulmuş oldu.
Yeni Müslüman olmuş olan Altınordu Hanı Berke de hediyeler ile birlikte bir tebrik mesajı gönderdi ve hizmetlerinden ötürü teşekkür ederek, kendisine biat ettiğini bildirdi. Baybars da cevaben İslamiyeti seçtiği için kendisini tebrik etti ve İlhanlılara karşı cihad için davette bulundu.
Bu davet sonrasında Altınordu Hanı Berke Han Hülagu’ya harp ilan etti ve İlhanlılar’ın cephe sayısı ikiye çıktı. Altınordu kuzeyde İlhanlıları meşgul ederken, Baybars da İlhanlılara büyük destek veren Franklar üzerine yürüme fırsatı buldu.
Cengiz Han’ın torunu ve İlhanlılar Devleti’nin kurucusu Hülagu’nun ölmesine kadar Moğollar ile çatışmalar zaman zaman devam etti. Ölümünden sonra ise yerine Hristiyan karısından olan çocuğu Abaka geçti ve karışıklık içindeki devleti tekrar eski hâline döndürebilmek için çok gayret sarf etti. Annesinin Hristiyan olmasından istifade ederek, doğuda ve batıda Hıristiyan kuvvetleriyle anlaşmalar yaptı. Ayrıca bu süreçte harp ile uğraşmamak için, zaman kazanma maksatlı sulh muahedesi peşine düştü. Bu sebeple 1265 senesinde Baybars’a da bir elçi göndererek teklifte bulundu. Fakat Abaka’nın gerçek niyetini tahmin eden Baybars’ın cevabı ret oldu. Zaten İslam halifesini öldüren, beldelerini yakıp yıkan ve İslamiyetin baş düşmanlarından olan Moğollarla sulh yapmayı da düşünmemekteydi.
Bu sırada Sultan Baybars 1265 ve 1266 yıllarında Suriye’ye iki sefer düzenleyerek Kayseriya, Arsuf ve Sis şehirlerini ele geçirdi. Bunlara karşı koyamayan Abaka, bir kere daha sulh peşine düştü lakin Baybars ömrünün sonuna kadar Moğollarla harp edeceğini bildirerek teklifi sert bir şekilde geri çevirdi. Onu bu yolla kandıramayacağını anlayan Abaka, hırsa kapılarak haçlılarla birlikte bir kere daha Müslümanlara hücum etti. Ancak sonu yine perişanlıkla bitti ve geri çekilmek zorunda kaldılar.
Bu bozgundan istifade eden Baybars, 1267 senesinde Taberiyye ve Akka bölgelerini ele geçirdi. Ertesi sene Yafa, Sakuf ve Arnun şehirlerini zapt ederek Antakya önlerine ulaştı. Burada ordusunu üçe ayırdı. Bir kısmını denizden gelecek yardıma mâni olmak için Suveydiye’de, diğer bölümünü de doğu Hristiyanlarından yardım gelmemesi için Suriye ve Çukurova bölgelerindeki geçitlerde mevzilendirdi. Kendisi ana kuvvetin başına geçerek Antakya’ya hücum etti ve kısa bir süre sonra 1268 senesinin nisan ayında şehri ele geçirdi. 1270 yılında da İsmailliler üzerine yürüyerek onları kendine bağladı.
1271 yılında ise Trablus Prensliği ile yapılan muharebede Safitö, Hisn el Ekrad ve Hısn al Akka’yı ele geçirdi. Dönüşte ise Hısn ul Rarin’i aldı. Aynı sene Akkalılar’a yardım için gelen İngiliz kralı Edward’ın gayretini boşa çıkaran Baybars, haçlılar ile on yıllık bir sulh muahedesi yaptı.
Kendisini ve devletini bütün İslam dünyasının koruyucusu olarak gören Sultan Baybars, Türkmen beylerinin yardım çağrılarına da kayıtsız kalmadı. Karaman, Menteşe ve Eşrefoğlu Türkmenleri ile Selçuklu yöneticilerinin tekliflerini kabul ederek, 1277 senesinde Anadolu üzerine sefer düzenledi. Hedefte ise zulümlerini arttıran Moğollar ve Ermeniler vardı. Halep’ten yola çıktı. Altı gün sonra Elbistan ovasına ulaştı. 15 Nisan 1277’de burada yaptığı muharebeyle Moğolları bir kez daha bozguna uğrattı. Sonra Kayseri üzerine yürüdü. Yol üzerindeki kalelerin beylerini kendine bağladı ve nisan ayında herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan Kayseri’ye girdi.
Artık gerek devleti, gerekse de İslam âlemi için büyük tehlike arz eden Moğolların beli kırılmış, Haçlılar kafalarını kaldıramaz hâle gelmiş ve böylece Memlükler lehine Orta Doğu’da büyük bir hâkimiyet kurulmuş oldu.
Haftaya: Orta Doğu’nun kılıcı Baybars’ın ebediyyet seferi