Orta Doğu hamisi Türkiye, Avrupa’ya taş çıkartan ekonomisiyle göz kamaştıran Türkiye, Arap Baharı’nın en kârlı ülkesi Türkiye diyorduk.
Daha sonra birden Başbakan Tayyip Erdoğan hastalandı ve Türkiye olarak Sayın Erdoğan’a birşey olursa onun yerine kim gelecek derdine düştük. Başbakan Erdoğan hastaneden çıktı işinin başına döndü ve eskisi gibi çalışmaya başladı.
Bir müddettir süren ve Başbakan’ın rahatsızlığına parelel devam eden ve bu konu ile ilişkilendirilen Cumhurbaşkanı’nın görev süresi meselesi ise çeşitli teorilerin ortaya atılmasına sebep oldu. Sonunda Başbakan çıktı “Biz görev süresini 7 yıl olarak düşünüyoruz” dedi.
(Ergenokon, şike, KCK operasyonları, PKK mevzusu ve JİTEM’in hazırlayıp servis ettiği ölüm listesi mevzusu ise zaten güncelliğini bozmayan ve uzun süre daha devam etmesini beklediğimiz konular. Bu konular yeri geldiğinde gündem sırası iniyor çıkıyor belli olmuyor.)
Tam sıradaki mevzu nedir acaba. Türkiye olarak neyi tartışacağız derken birden ortaya Fransa’nın meclise sunduğu sözde ermeni soykırımı taslağı çıktı. Aslında birden bire çıkmadı bu tasarı. Yıllardır her senenin aynı ayında, oy kaygısıyla dünya devletleri tarafından pişirilip, pişirilip gündeme sunulan bir mesele.
Gazetelerin manşetlerine şöyle bir göz attıktan sonra kanaat getirdim ki; Türkiye bu olaya kitlenmiş. Kimisi Cumhurbaşkanı Gül’den korkuyor telefona çıkmıyor diyor. Kimisi Türkiye’nin şu anki konumunu ve durumunu kıskanıyora getirmiş mevzuyu. Kimisi de önceden de söylediğim gibi oy kaygısına düşmüş Sarkozy yılana sarılıyor diyor.
Burada aslında önemli bir nokta var kaçırılan. Biz niye hep bu sıkıntılar yaklaşırken tedbir alıyoruz. Aslında baktığımız zaman bütün işlerimiz de aynı durum söz konusu. Deprem olur, kanunlar çıkar. Sel olur yaptırımlar yapılır. Bu konuda da olayın suyu çıkınca toplu halde Paris’e gitmeler, lobiler arası çalışmalar, iş adamları ile toplantılar. Bu konu ile ilgili işin suyunu çıkaran ülkeler zaten belli. Ermeni diasporasının hangi ülkelerde de kuvvetli olduğu belli. Bu ülkelerde ciddi bir yapılanma içine gidilse ve bu yapılanma neticesinde bir yıl boyunca baskı yapılsa daha iyi olmaz mı? Böylece her sene bu işle uğraşmak zorunda kalmayız. Oteller tarafından kabul görmeme gibi durumlarla uğraşmak zorunda kalmayız.
Bilmiyorum belki yapıyorlardır da başarılı olamıyorlardır.
Böylece dünyaya meydan okurken ve dünya üzerinde strateji çalışmaları yaparken kendi derdimizle uğraşmak zorunda kaldı. Belki bu olayların Sorkozy ve Ermeni lobisiyle alakası yoktur ve Türkiye uğraştırılmak zorunda kalınmıştır.
21 Aralık 2011
Mehmet Fatih Oruç