Halkımız insan olduğunu bizimle hatırladı

Yorum yapılmamış Share:

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” düsturuyla kurulan Cumhuriyet, maalesef fazla bir süre geçmeden tek parti hükümeti yani CHP tarafından “Hâkimiyet kayıtsız şartsız CHP’nindir” düsturuna devşirildi.

Milli Mücadele devirlerinde canını hiçe sayan ve varıyla yoğuyla vatanını müdafaa eden Türk halkı, ekmek karneleriyle fırın kapılarının önünde sıralarda helak edilerek ödüllendirildi. Koca bir imparatorluğu bir çırpıda yıkıp geçen İttihat ve Terakki zihniyeti, milleti kurtardıklarını iddia ettikleri padişahlıktan daha çok padişahlık yapar hale gelmişti. Tek derdi insan gibi yaşamak olan Türk halkı, bu hakkının zorbalıkla elinden alınmasıyla sinmiş bir vaziyetteydi. Ancak sindiği köşesinde bile, kendisine liderlik yapacak bir yiğidi de dört gözle beklemekteydi.

İşte Türk milleti bu haldeyken yürekleri cesaret ile dolu bir ekip, halkın bu sessiz çığlığını duyduğunu ilan edercesine hareketine hız vermişti. Celal Bayar, Adnan Menderes ve demokrat arkadaşları Demokrat Parti hareketiyle Türk insanına insan olduğunu bir kere daha hatırlatmaya geliyordu.

Fakat karşılarındaki hasım da kolay kolay pes edecek değildi. Çünkü makalenin başında da belirttiğim gibi bu devlet onlarındı ve onlardan başka kimseye de yar etmezlerdi. Bu düşünceler içinde 1946 seçimlerinde Halk Partisi DP’nin seçilmemesi için açık oy gizli tasnif de dâhil elinden ne gelirse yaptı. Ancak partinin daha doğrusu hürriyet hareketinin arkasındaki kalabalıkların önünde duramadı ve 1950 senesinde seçimlere müdahale edemedi. Halk Demokrat Parti’yi kahir ekseriyetle iktidara getirdi.

Halkın büyük teveccühü sayesinde rüzgârı arkasına alan Menderes ve arkadaşları şaha kalkmış bir vaziyette hizmet için koşturmaya başladı. O seneden itibaren artık Anadolu hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Türkiye’de artık sadece bir kesimin kazanma dönemi yavaş yavaş bitmek üzereydi. Çünkü Demokrat Parti kuruluş esasına uygun olarak sosyal ve ekonomik paylaşımda eşitlik getirmek için gayret sarf ediyordu. Başbakanlık yaptığı sürede Adnan Menderes ve Demokrat Parti Türkiye’de öyle şeyler yaptı ki, köydeki çoban, çiftçi, şehirdeki işçi vs. insan olduğunu hatırladı.

27 Mayıs ihtilalinde ise Demokrat Parti iktidarı, Türkiye’nin işçisini, köylüsünü, çiftçisini ikinci sınıf adamlıktan birinci sınıf adamlığına çıkarttığı için haksız yere ve zalim bir şekilde cezalandırıldı. Bayar, Menderes ve arkadaşları hak etmedikleri bir vetire (süreç) ile yargılandılar. Hain ilan edilen bu kahramanlar milletin gözünden düşürülmek adına aslı astarı olmayan manasız suçlamalarla karşı karşıya bırakıldı. Düzmece vesika ve şahitlerle netice alınması için her türlü tehdit unsuru kullanıldı. Halk partililer adım adım, ev ev bütün Demokrat Partilileri bir cadı avı misali ihbar ettiler ve hapse attırdılar. Suçsuz masum insanlar yaka paça, dipçik darbeleriyle gözyaşları içinde götürüldüler.

1950 senesinde Demokrat Parti Gençlik kollarının azası olan ve 27 Mayıs ihtilalinde tesadüfen İstanbul’da 61.Tümende yedek subay olarak askerlik yapan Osman Çetin’in hatıralarında yazan şu satırlar, aslında hadisenin ne kadar vahim olduğunun en büyük ispatıdır. Ayrıca Menderes’in vizyonunun da ne kadar geniş olduğunu, bu millete neler kazandırdığını kendi ağzından dinlemek adına büyük ehemmiyete haizdir.

“Menderes’i getirdiler. Perişan, tıraş olmamış. Hakaret edenler, bağıranlar. Ben, Şefik Soyuyüce ve Kurmay Binbaşı Muzaffer Özdağ, uzun namlulu silahlar nezaretinde, rahmetli Menderes oturuyor karşımızda. ‘Beni niye götürüyorlar?’ diye sordu bana. ‘Ne yaptım ben?’ dedi. Sonra bir müddet sustu ve ‘Ama biz bir şey yaptık Türkiye’de’ dedi. ‘Nedir Başbakanım?’ dedim. ‘Türkiye’ye, Türk insanına bir istikamet verdik. Biz Türk insanına demokrat olmanın, kendi hakkına sahip olmanın önemini ve ciddiyetini anlattık ve kavrattık. Yani kendisinin de herkes gibi hakkına, iradesine sahip bir Türk insanı olduğunu anlatmaya çalıştık’ dedi. ‘Başka söyleyeceğiniz var mı efendim?’ dedim. ‘Allah yardım etsin’ dedi. Orada indirdiler adamı. Veda ettim.”

Halkın gücü ve iradesi Demokrat Parti ile başladı, arada 1950’li senelerin öncesine benzer kara devirler yaşansa da, 1980 senesinde bu milletin üzerine adeta güneş gibi doğan merhum Turgut Özal’ın ortaya koyduğu tavır ile milli irade daha kuvvetlendi. Sonrasında farklı aktörler devreye girmiş olsa da yine aynı senaryolar ile ülke buhrana sürüklendi. Ancak yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferin geldiğini kimse fark edemedi ve Ak Parti milletin iradesini devam ettirdi. 15 Temmuz akşamı şahit olduğumuz bu milletin vatanperverliği devam ettiği müddetçe de devam edecek.

Kelambaz.com

Previous Article

Tarihî Şark Meselesi ve İngilizlerin Nezdinde Hilafet

Next Article

Halifelik ve hilafet makamı

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.