(Sultan Baybars ve Memlük Sultanlığı: -6-)
Melik-üz-zahir Rükneddin unvanıyla başa geçen Baybars, vakit geçirmeden çalışmalara başladı. İlk icraatı ise halkın kalbini kazanabilmek için, Kutuz’un çıkarttığı ağır vergileri kaldırmak oldu.
Orta Doğu, günümüzde de olduğu gibi Osmanlı devri hariç karışıklıklarla dolu ve birçok devletin emellerinin olduğu bir bölgedir. Bu sebeple Memlük Sultanlığı’nın içte ve dışta düşmanları hiç eksik olmuyordu. Şimalinde başta Moğollar, Ermeniler ve Kıbrıs Krallığı, cenubunda Nubyalılar ve garbında Berberiler olmak üzere ülkenin dört tarafı düşmanlarla çeviriliydi.
Bütün bunların farkında olan Baybars, ateşten bir gömlek giydiğinin, kendisini mücadele dolu yılların beklediğinin farkındaydı. Bu sebeple önce devletin içindeki nüfuzunu artırmak ve devletin birliğini sağlamak adına adımlar attı. Melik-ül-Mücahid unvanlıyla kendini sultan ilan eden Şam naibi Sencer’i ve Kırek’teki Eyyubi emirini bertaraf etti. Sonrasında dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı da müdafaa çalışmalarını başlattı. Sınır kalelerinin mukavemetini artıracak faaliyetlere girişti.
Bu arada sabık sultan Seyfettin Kutuz’un öldürülmesini fırsat bilen Moğollar, onun taraftarlarını ve ona tabi olan emirleri kışkırtarak, 1264 yılında Suriye’ye girip Birecik’e saldırdılar ve şehri yağmaladılar. Sonrasında ise Halep aynı akıbete uğramaktan kurtulamadı. Her iki şehirde de halkın büyük bir kısmı, çoluk çocuk demeden kılıçtan geçirildi.
Bunu üzerine Baybars, Suriye’ye hareket etti ama onun büyük bir orduyla üzerlerine geldiğini haber alan Moğollar, her şeylerini bırakıp kaçıp gitmek zorunda kaldılar. Birecik’i kayıpsız bir şekilde geri alan Sultan, bir müddet orada kaldı ve kaleyi tahkim ettirdi. Uzunca bir müddet kuşatmaya dayanacak hâle getirtip mukavemetini arttırdı. Moğolların bölgedeki hareketlerinden haberdar olabilmek için de Irak’taki kabile reisleri ile görüşüp, kendilerinden istihbari anlamda destek sözü aldı.
Diğer tarafta ise Humus hâkimi Muzaffereddin Musa ve Suriye kuvvetleri, Birecik’ten kaçıp Hama yönüne giden Moğolları yakalayıp bozguna uğrattı. Üst üste gelen bu zaferler ve özellikle bu son muharebede 1400 kişilik Memlük ordusunun, 6 bin kişilik Moğol kuvvetini ağır bir mağlubiyete uğratması büyük bir neşeye sebep oldu.
Fakat yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali saldırmaya devam eden Moğollar, müttefiki olan Kilikya Ermenilerini de Suriye’ye saldırmaları konusunda cesaretlendiriyordu. İlhanlıların hükümdarı Hülagu, kendisinin Altınordu Devleti ile uğraşması sebebiyle Ermeni Kral I. Hetum’dan Suriye üzerine bir taarruz düzenlemesini istedi. Bunun üzerine Ermeni ordusu 1264’te Moğol birliklerinin de desteğiyle Suriye’ye sefer düzenledi ancak bu hareket onlar için yine hüsranla noktalandı.
Memlükler ile Moğol-Ermeni ittifakının arasında gerçekleşen mücadelenin en yoğun olduğu yer, Suriye’nin Kuzey Irak sınırındaki Birecik Kalesi idi. Baybars döneminde Moğollar, Suriye tarafının İlhanlı ileri karakollarına karşı savunulması için büyük önem taşıyan bu kaleye defalarca hücum ettiler. Ancak daha önce kritik bir noktada olması sebebiyle Baybars tarafından tahkim edilen kale 20 yıllık silah ve erzakla teçhiz edilmişti. Bu sebeple kaleyi ele geçirebilmek çok zordu ve beklenildiği gibi bozguna uğrayıp geri çekilmek zorunda kaldılar.
Bir yandan Moğollar, bir yandan Ermeniler ile olan bütün bu mücadeleler, Baybars’ın İslam âlemini tek bir sancak altında toplamak için yapmış olduğu mücadeleye büyük fayda sağlıyordu. Çünkü İlhanlılar ile Memlükler arasındaki muharebe, Ermenilerle ittifak yapan Moğolların direkt İslamiyete olan düşmanlıklarından başka bir şey değildi.
Neticede Orta Doğu’da, bir tarafta Memlükler ve yeni İslamiyeti seçmiş Altınordu Hanı Berke’nin, diğer tarafta ise İlhanlılar ve Ermenilerle beraber Hristiyanların olduğu, büyük bir mücadele yaşanıyordu…
Haftaya: Sultan Baybars ve Abbasi hilafetinin yeniden doğuşu