İslamiyete olan nihai zarara bakıldığında en büyük darbeyi indiren milletin İngilizler olduğu açık olarak ortaya çıkacaktır. Bunu bir taraftan İslamiyetin dinamikleriyle oynayıp inancı sarsarak, bir taraftan ise hilafeti kaldırmak suretiyle Müslümanları başsız bırakarak yaptılar.
Bu sebeple İslam dünyasında bütün fitne tohumlarının baş müsebbibi ve sözde mezhebi çatışmaların temelinde de hep İngilizler yatmaktadır. İngilizlerin İslamiyete olan düşmanlıklarını büyük İslam âlimi Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin tabiriyle anlatırsak en doğru tahlili ortaya koymuş oluruz. “İslamın en büyük düşmanı İngilizlerdir. İslamiyeti bir ağaca benzetirsek, başkaları fırsat bulunca ağacı dibinden keser. Müslümanlar da bunlara düşman olur. Fakat bu ağaç bir gün filiz verebilir. İngiliz böyle değildir. Ağaca hizmet eder, besler ve Müslümanlar da onu sever. Fakat gece, kimse anlamadan köküne zehir sıkar. Ağaç öyle kurur ki, bir daha süremez. Sonra da sizinle beraber ‘vah vah çok üzüldüm’ diyerek ağlar ve Müslümanları aldatır.”
İngilizlerin nezdinde üç türlü mahlûk vardır. İlki insandır yani İngilizlerdir. Bu sebeple kendilerine göre onlar Allahü tealanın yarattığı en mükemmel, en şerefli ve en muhteşem mahlûkturlar. İkinci grup olarak gördükleri de insandır ancak onları hiçbir zaman kendi seviyelerinde kabul etmezler. Bunlar kendilerine yakın olan, beyaz Amerikalılar ve Avrupalılardır. Bunlara karşı laf söylemezler ancak menfaatleri çakıştığı zaman dişlerini gösterirler. Bu iki mahlûkun haricinde olanlar ise insan olarak bile kabul edilmezler ve onlara göre hiçbir hakları da yoktur. İstedikleri şekilde onları kullanır, arzu ettikleri vaziyete getirirler ve işleri bittiğinde de gerekeni gözünün yaşına bakmadan yaparlar. Zulüm ve eziyetlerinin temelinde de bu zihniyet yatmaktadır.
İslamiyeti bölmek maksadıyla ortaya attıkları en mühim mücadele ise Araplar ile Türklerin arasını açmak olmuştur. Öyle ki, uzun yıllar boyunca Türklerin hâkimiyetinde bulunan ve her daim kıymet verilen bir tebaa olan Arapları “İslamiyet çok güzel ve müthiş bir din. İslamiyet ilk sizlere geldi ve İslamiyete çok hizmet ettiniz. Ancak Türkler sizin elinizden bu hizmeti aldılar ve âdeta İslamiyet dondu. Eğer tekrar hilafet size geçerse çok daha fazla hizmet edebilirsiniz” diyerek fitneye alet ettiler. Türklerin İslamiyete yapmış olduğu 1000 senelik hizmeti bir çırpıda kenara attılar ve bir hiç gibi göstermeye çalıştılar. Hâlbuki Türkler İslamiyete kılıçla hizmet etmeye başladığında Avrupalılar ve Moğollar İslamiyeti bitirmek noktasına getirmişlerdi ve Mekke ve Medine’ye hapsolmak üzereydi.
İngilizlerin Müslümanlara düşman olmalarının bir diğer sebebi ise Osmanlı Devleti’nin ve diğer İslam devletlerinin (Hindistan’daki Gürganiye Devleti) hükümdarlığında bulunan topraklardaki yer altı ve yer üstü kaynaklarıydı. Çünkü gerek Asya gerek Afrika kıtalarındaki bütün zengin toprakların neredeyse tamamı Müslümanların elindeydi. Bütün bunlar, üçüncü sınıf olarak gördükleri ve insan sınıfına bile sokmadıkları Müslümanlara karşı ayrı bir düşmanlık beslemelerine sebebiyet veriyordu.
Asya’daki zengin topraklara alaka duyan tek devlet İngilizler de değildi. İlk yağma hareketi Ümit Burnu’nun 1488’de Portekizli kâşif Bartolomeu Dias tarafından keşfedilmesiyle başlıyor. Ciddi hamleler ise Kanunî devrine denk geliyor. Önce Portekizliler girdiler. Ufak bir bölgenin hâkimiyetini sağlamış olsalar da Osmanlı Devleti’nin o bölgeye sağlamış olduğu destek ile büyük çapta bir güç elde edemediler. Portekizlilere sonra Hollandalılar da katıldı. Bu büyük pastadan onlar da bir pay almak niyetindeydiler ancak onlar da tek tük hâkimiyetler ile yetinmek zorunda kaldılar. Bunda Osmanlı Devleti’nin olduğu kadar Hindistan’da hüküm süren Gürganiye İslam Devleti’nin güçlü olmasının da tesiri vardı.
Buradaki pastadan pay alma mücadeleleri uzun seneler ve asırlar boyunca artarak devam etti. Ancak hep belirli bir noktada kaldı ve daha ileri gidemediler. Bu mücadele iki büyük İslam devletindeki dengelerin bozulmasına kadar da böyle devam etti…